31 Aralık 2015 Perşembe

Haydi Onlara bir Yardımımız Dokunsun-Yedikule Hayvan Dostları Derneği 2016 Takvimi


Herkese merhaba!
Yeni bir yıl kapıda.Öncelikle herkese dileklerinin gerçekleştiği sağlıklı bir yıl diliyorum.
Yeni yıl yaklaşırken evlerimize,ofislerimize 2016 yılı takvimleri alındı.Ben ofisimde mutlaka masa takvimi kullanırım.İki yıldır da Yedikule Hayvan Dostları Derneği yararına satılan masa takvimini alıyorum.Bu yılda geleneği bozmadım ve yakın zamanda bir adet edindim.Hala takvimi olmayanlar var ise bu takvimden edinerek sahipsiz canlara ufakta olsa  bir yardımda bulunabilirler.
Öncelikle 2015 yılının takvimini inceleyelim istedim.Fotoğrafları 25 Aralık'ta çekmiştim fakat ancak yazısını yazabiliyorum.
2015 takviminin kapağında dernek öncelikli engelli hayvan sahiplenmenin önemine değinmiş.



 Takvimin her yaprağının arkasında bu şekilde hayvan çizimleri mevcut.



Her yaprakta ise hayvanlar ile ilgili özlü sözlere yer vermişler.



Gelelim 2016 masa takvimine.Bu yılın takvimi boyut olarak geçen yıla oranla biraz daha küçük.
Takvimin kapağında bizi bir sokak kedisi karşılıyor.Her yaprağında fotoğraf sanatçıları tarafından çekilmiş sokak hayvanlarının fotoğrafları bulunuyor.Fotoğrafların her biri birbirinden güzel ve anlamlı.Benim en sevdiğim fotoğraf aşağıda bulunan Sami Uçan tarafından cami avlusunda çekilen kedi fotoğrafı oldu.Adeta makineyi patilemeye çalışmış:)







Biraz dernekten bahsetmek istiyorum. Yedikule hayvan barınağında aralarında engellilerin de bulunduğu yaklaşık 3000 sahipsiz köpek bulunmaktadır.Ayrıca sahipsiz ve engelli olan kediler de mevcut.Toplam alanı 8000 metrekare olan barınak 2001 yılında gönüllüler tarafından kurulmuş.Gönüllü yöneticisi Mimar Meral Olcay.Merkezde toplamda 22 kişi görev yapıyor.Merkezden köpek ve kedi sahiplenebiliyorsunuz. Üstelik tek yapmanız gereken internet sitesinde bulunan bu formu doldurmak.Merkezden kısa sürede size dönüş yapıyorlar.Tabi bir hevesle değil ömrü boyunca ona bakabilecek şekilde fedakarlık yapacağınızı düşünüyorsanız sahiplenin.Sokaklarda barınaklarda sevginize muhtaç onca can varken elbette ''Satın Alma Sahiplen'' diyoruz.
Bizim geçtiğimiz yıl sahiplendiğimiz evimizin baş tacı kedimiz Patik Hanım da yeni yıl havasına çoktan girmiş bulunuyor:)


Takvimlere gelecek olursak,D&R larda satılıyor.Masa takviminin fiyatı iki yıldır değişmedi.10 TL gibi uygun bir ücreti var.Ayrıca 2016 ajandası da var.Fakat benim aldığım D&R da yoktu.Eğer bulamazsam dernek ile iletişime geçip adresime kargolatmayı düşünüyorum.
İstanbul'da yaşıyorsanız ve şansınız var ise mutlaka barınağa gidip ziyaret etmenizi tavsiye ederim.Eğer derneğe yardımda bulunmak isterseniz buraya tıklamanız yeterli.
Umarım bu yazıyı okuyan birileri bir canın hayatında iyi şeylere imza atar.
Mutlu yıllar!
Sevgilerimle...
Elçin AKKAŞ




30 Aralık 2015 Çarşamba

Acılarını resmeden Meksika'lı Ressam:Frida KAHLO



Herkese merhaba!
Resim yapmayı çok seviyorum.Yağlıboya tablolarla başlayan resim serüvenim,kendime en uygun olduğunu keşfettiğim toz pastel çalışmalarımla devam etti.Resme olan merakım biraz da bana ilham kaynağı olan,bugünkü yazımın konusu Frida ile başladı diyebilirim.
Tam adı: Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon.Onu bu kadar sevdiren sanırım yaşadıklarını resimlerine yansıtma biçimi.Sanatı sürrealist olarak tanımlansa da Frida bunu reddediyor.Tam aksine ona göre resimleri acıyı tüm gerçekliğiyle yansıtıyor.
Gelelim Frida'nın acılarla dolu yaşamına.Henüz 6 yaşındayken geçirdiği çocuk felci sebebiyle bir bacağı sakat kalıyor ve kendisine ''Tahta Bacaklı Frida'' lakabı takılıyor.Bu bacağı ölümünden hemen önce 47 yaşında kangren sebebiyle kesiliyor.
Hayatının dönüm noktası ise şüphesiz 18 yaşında okuldan eve dönerken geçirdiği trafik kazası.İki yıl boyunca yürüyemedi ve hayatı boyunca toplamda 32 kez ameliyat oldu.
Kazadan bir ay sonra hastahaneden çıktığında ailesinin teşviki ile resim yapmaya başladı.Yatağının tavanında bulunan aynaya bakarak otoportreler yaptı.
İlk otoportresi,1926 yılında yaptığı:''Kadife Elbiseli Otoportre''dir.





İlişkileri de hayatı gibi inişli çıkışlı ve acı doluydu.Ressam Diego Rivera ile tanıştı ve kısa bir süre içerisinde evlendiler. Frida kocasına tutkulu bir aşkla bağlıydı.Öyle ki kocasının türlü çapkınlıklarını defalarca affetti.Evlilikleri fil ile güvercinin evliliğine benzetildi.Fakat kimse Diego'yu Frida'nın gözünden göremezdi.


Kocasına olan aşkını resmetmeyi ihmal etmedi.







Ve Frida'nın en en en sevdiğim tablosu:



Kocasını üçüncü gözü olarak resmetmiş.Sizce de bu harika değil mi?
Frida'nın Diego'ya birkaç mektubu:

''Diego:
 Hiçbir şey ellerinle kıyaslanamaz, hiçbir şey gözlerinin altın-yeşili gibi değil. Vücudum günlerdir seninle dolu. Sen gecenin aynasısın. Şiddetli bir şimşek çakışı. Toprağın nemi. Koltuk altlarının oyuğu benim sığınağım. Parmaklarım kanına değiyor. Tüm sevincim çiçek-çeşmenden fışkıran hayatı hissetmek ve sana ait tüm sinir yollarımı bununla doldurmak.''


''Diego’m için.

Dünyalara sessizce hayat verenim, en önemlisi yanılsama olmaması. Gün doğumları, dost kırmızılar, büyük maviler, yaprak dolu eller, gürültücü kuşlar, saçta parmaklar, güvercin yuvaları, insanın mücadelesine dair ender bir kavrayış, saçma şarkının basitliği, kalbimdeki rüzgarın budalalığı = uyak yapma kızım = antik Meksika’nın tatlı çikolatası, ağızdan gelen kanda kopan fırtına –  kasılma, alamet, kahkaha ve incinin saf dişten iğneleri, Temmuzun yedisinde bir hediye, istiyorum, alıyorum, şarkı söylüyorum, söyledim, bundan böyle bizim büyümüzün şarkısını söyleyeceğim – aşkımızı.''

Frida,ilk bebeğini,geçirdiği kaza esnasında rahmi çok fazla zarar gördüğü için sağlık sorunları nedeniyle aldırmak durumunda kaldı.İki bebeğini de düşürdü.Duyduğu dayanılmaz acıları tabi ki resmetti.


Sürekli evcil hayvan besliyordu.Tablolarına bunu da yansıttı.





İç dünyasını ortaya seren harika bir eseri daha:


55'i otoportre olan toplamda 143 resme sahip.
Hayatını anlatan Rauda Jamis'e ait bir roman,Salma Hayek'in rol aldığı bir film ve 2005 yılında yayınlanan ''The Life and Times Of Frida Kahlo' adında bir belgesel bulunmakta.
Okumaya ve izlemeye değer.




Filmini veya belgeselini izleyen,kitabını okuyan,araştıran varsa yorumlarınızı bekliyorum.
Sevgilerimle...
Elçin AKKAŞ

25 Aralık 2015 Cuma

Dünyanın dört bir yanından kartpostal alıp göndermeye ne dersiniz? Postcrossing.com

Herkese merhaba!
Bugün birkaç hafta önce tanıştığım bir siteden bahsetmek istiyorum. 
Eğer sizde kartpostal göndermeyi ve almayı seviyorsanız bu site tam size göre.Dünyanın dört bir yanından kartpostal alıyor ve dünyanın dört bir yanına kartpostal gönderiyorsunuz.Düşüncesi bile çok keyifli değil mi?
Yaşım dolayısıyla postaneler ile tanışabildim. İlkokulda iken uzakta ki akrabalarım ve arkadaşlarıma belirli aralıklarla kartpostal gönderir onlardan kartpostal alırdım.Hatta minik bir koleksiyona sahip olmuşluğum da vardır:)Zamanla teknolojinin ilerlemesi ile bu iş mail adreslerine gönderilen e-kartlara döndü. Peki yerini tuttu mu?Elbette hayır!
Ben el yazısına aşık bir insanım.Bu nedenle el yazısının yerini hiçbir şeyin tutmayacağını düşünüyorum.Üstelik dokunabildiğiniz kartpostallar varken diğerleri son derece anlamsız geliyor.
İşte tam bu noktada karşıma bu site çıktı.Tek yapmanız gereken siteye üye olmak.Daha sonra ''sent a postcard'' butonuna basıyorsunuz ve karşınıza bir isim,adres ve kart numarası çıkıyor.Bu kart numarasını mutlaka kartın üzerine yazmalısınız ki karşı taraf kartı aldığında bunu kodu ile birlikte sitede paylaşsın.Sizde bu şekilde kartın ulaştığından emin olabiliyorsunuz.İlk üye olduğunuzda maksimum beş adres alabiliyorsunuz.Kart gönderdikçe adres limitiniz de artıyor.
Ben dün akşam ilk kartlarımı hazırladım.En keyifli aşaması şüphesiz kartları seçme aşaması.Kart seçerken yaklaşık yarım saat oyalandım:)
Yeni yıla denk gelmesi nedeniyle bu kez yeni yıl kartları gönderiyorum.


Gelelim sitenin adresine:) https://www.postcrossing.com/ 
Hemen üye olun ve sizde aramıza katılın:)
Sevgilerimle...
Elçin AKKAŞ

17 Aralık 2015 Perşembe

İzmir Devlet Tiyatrosu/Şahane Düğün Prömiyeri



Herkese merhaba!
Bugün ''insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı'' olan tiyatrodan bahsetmek istiyorum.İzmir'de yaşıyoruz ve İzmir Devlet Tiyatrosu'nun oyunlarını vaktimiz oldukça takip etmeye çalışıyoruz.
Biletlerimizi internet üzerinden http://www.biletiva.com/ sitesinden online olarak satın alıyoruz.Biletler,temsil tarihinden 13 gün önce saat 10:00'da gişelerden,saat 11:00'da internet üzerinden satışa sunuluyor.Bilet bulmak çoğu zaman mümkün olmuyor çünkü genellikle satışa çıkar çıkmaz tükeniyor.Biz bu oyunu önlerde bilet kalmadığı için en arka köşeden izlemek durumunda kaldık.
Bilet fiyatlarına gelecek olursak yetişkin biletleri tam:10 TL,indirimli:6 TL.Çocuk oyunları ise,4 TL.Eğer bizim gibi müzekart plus(+) sahibi iseniz indirimli biletten yararlanabiliyorsunuz.
Bugün,15/12/2015 Salı günü İzmir Devlet Tiyatrosu'nda prömiyeri gerçekleşen ''Şahane Düğün'' isimli tiyatro oyunundan bahsedeceğim.
Oyunun KonusuLondra’nın  dışında  bir taşra oteli,  yeni  bir hayata  adım atmak üzere  evlilik törenine hazırlanan  genç bir çift, hazırlıkları takip eden yakın dostları, gelinin annesi ve hayatlarına bir anda giren beklenmedik misafirler ile olaylar… Evlenmek için seçtiğiniz kişi “doğru insan” değilse ne olur? Peki ya “doğru insan”  tam düğünden önce karşınıza çıkarsa? İşte bu sorular kahramanlarımızı içinden çıkılmaz gibi görünen sorunların, eğlenceli bir dolantının ortasına sürüklüyor, kahkahalarımızı tutamayacağımız bir dizi komik olay ustaca bir kurguyla sahneye taşınıyor.
Oyun Ekibi:

DEKOR TASARIMI

SUAR ŞEYLAN

GİYSİ TASARIMI

YILDIZ İPEKLİOĞLU

IŞIK TASARIMI

ZEKİ KAYAR

DRAMATURG

FÜSUN ATAMAN BERKE

YÖNETMEN YARDIMCILARI

SİBEL AĞALDAY
NAGEHAN YAZICI

IŞIK KUMANDA

SÜLEYMAN TAVAN
BORA ANDAÇ
OYUNCULAR
IŞIN KARAKAN YILDIZ
SERKAN KUNTER
MUSTAFA ŞEN
CEYHAN GÖLÇEK
GÜLDENİZ TÜRKÜSTÜN
BERFU YARGÜCÜ KALAY

SAHNE AMİRİ

BORKAN ANDAÇ

KONDÜVİT

MEHMET ŞİŞECİ


SAHNE MAKİNİSTİ

CEYHUN AKÇELTİK

AKSESUAR SORUMLUSU

ŞAFAK KOCATUŞ











Oyunu sevgili eşim ile birlikte izledik.Komedi türünde oldukça keyif alarak izlediğimiz bir oyun oldu.Olaylar bir ara öyle karmaşık bir hal aldı ki aklımız karışmadı değil.Ustaca kurgulandığını söyleyebilirim.
Prömiyer olduğu için tanıdık yüzlerle de karşılaştık.Televizyondan tanıdığımız bazı dizi oyuncuları da oyunu izleyenler arasındaydı.
Oyunculuklara gelecek olursak,hepsi gerçekten çok iyi iş çıkardılar.Fakat biz en çok otelin temizlik görevlisi Julie rolünde ki Güldeniz Türküstün'ün performansını beğendik.


İzlenesi,keyifli bir oyun.Aralık ayı boyunca sahneleniyor.Fakat biletler tamamen tükenmiş durumda. Kim bilir belki ocak ayında sahnelenmeye devam eder.Siteyi her gün kontrol etmekte fayda var.
Sevgilerimle...
Elçin AKKAŞ


15 Aralık 2015 Salı

KEDİLİ KADIN,SAYGI DUYULMASI GEREKEN KADINDIR!(SABANUR KIRAÇ 11.05.2013 TARİHLİ YAZISINDAN)

Herkese merhaba!
Bugün yıllar önce okuyup bir yere not ettiğim Hürriyet yazarı Sabanur Kılıç'ın  aşağıdaki yazısını paylaşmak istedim.Yazı tam anlamıyla kelimesi kelimesine beni ifade ediyor.Ne de olsa bende kedili bir kadınım.
Kedi ve genel anlamda hayvan sevgim ailemden geliyor.Kendimi bildim bileli evimizde mutlaka bir evcil hayvan olmuştur.Metropolde yaşıyor olup apartman dairesinde otursak bile sevgili kardeşim ile birlikte renkli civcivleri koynumuzda uyuttuğumuz günlerimiz olmuştur.Balıktan kuşa kediden köpeğe her tür evcil hayvanla haşır neşir olmuşluğumuz vardır.
Ben çok şanslı bir kadınım ki sevgili eşim de hayvanlar ile çok kuvvetli bağ kurabilen nadir insanlardandır.Evimizi kedimiz Patik Hanım ile paylaşıyoruz.Kendisi bir kediden ziyade adeta bebeğimiz gibidir.Zira birlikte uyur,ev içerisinde dip dibe yaşarız.
Aşağıda gördüğünüz resim bana aittir. Çoğunlukla kediler ve kadınları resmediyorum. Ve bu resim en sevdiğim resimlerimden biridir.Başlıkla ve yazıyla pek uyumlu olduğunu düşünüp paylaşmak istedim:)

Bu yazıda biz kedili kadınları tam anlamıyla ifade ettiği için sevgili Sabanur Kıraç'a canı gönülden sevgilerimi gönderiyorum.


İşte bahsettiğim yazı:


''Önceleri anlamlandıramadım içlerindeki inanılmaz kedi sevgisini. Ama tanıdıkça saygı duymaya başladım onlara. Onlar sayesinde kedi sever olmak ile hayvan sever olmak arasındaki farkı gördüm...

Çünkü kedili kadınlar bir başka seviyor kedilerini. Öyle içten, öyle dolu dolu seviyor ki, kıskanıyorsun. Bazen sevgilisinden, bazen en yakın arkadaşından çok seviyor kedisini. 
Üstelik bir kadın bir kez kedi sevgisini tattı mı yolundan da dönemiyor. Sadece kedi sevgisi öyle vazgeçilmez bir sevgi olduğu için değil, Imperial College London’da yapılan bir araştırmaya göre kediler buna neden olan bir parazit yaydığı için de. Zararsız olan bu parazit, insanların kedileri daha fazla sevmesine ve bağlanmasına neden oluyor. Çünkü bu parazit sayesinde kedi sahibi kedi çişi kokusuna bile bağışıklı kazanabiliyor.Ve eğer karşısındaki kişi kedi sevmiyorsa irkiliyor sanki. “Bir insan nasıl olur da kedi sevmez”onu anlayamıyor. Hatta git gide kedi sevmeyen insanlara mesafe koyuyor bazısı. O kadar ki aşkından ölse de kedi sevmeyen adamı hayatına sokmuyor bile.



Ya da eve kediden korkan veya çekinen bir misafir geldiğinde, kedisini bir odaya kilitlemekten nefret ediyor. Hatta bazen o misafiri bir daha evine çağırmıyor. Nedenini sorduğunda da “Ben senin evine geldiğimde çocuğunu odaya kilitlemeni istiyor muyum” diyor. Çünkü evet kedisini çocuğu gibi seviyor. Kendi doğurmuş, kendinden bir parçaymış gibi... Kısacası kedili kadın sevmeyi biliyor. Hem de dibine kadar sevmeyi… 


Bazen de kedisinin arkadaşlığını başkalarına tercih ediyor kedili kadın. Ama hiçbir zaman yalnız kalmıyor. Evde kedisi varsa kendini hiçbir zaman yalnız da hissetmiyor. Çünkü kedisi onu asla yalnız bırakmıyor. Kadın da o yüzden ev arkadaşı gibi davranıyor kedisine…

Kedili kadın, güçlü kadın. Kedili kadın vicdanlı, sevgi ve ilgi dolu kadın. Kedisi için yapabileceklerinin sınırı yok. Kedisi ameliyat olabilsin diye bütün mal varlığını da feda edebilir o yalnız kalmasın diye tatilden de erken dönebilir…

Huzurlu bir kadın
, kedili kadın. Çünkü negatif enerjisini, iş stresini veya mutsuzluğunu kedisiyle nötrleyebilen bir kadın o...

Kısacası kedili kadın başka bir tür kardeşim. Saygı duyulması gereken bir tür hem de. Çünkü Mina Urgan’ın dediği gibi kedi sevebilmek için belirli bir kültür düzeyi ve duyarlılık gerekiyor. Kedi seven kadınlar genellikle kültürlü, ince, sanat meraklısı insanlar oluyor.
O yüzden bir daha kedili bir kadın gördüğünüzde abuk sabuk bir yorum yapmadan önce bunları bir düşünün ve siz de kedili kadınlara saygı duymayı öğrenin…''
Sevgilerimle...
Elçin AKKAŞ

7 Aralık 2015 Pazartesi

İzmir Devlet Opera ve Balesi/Çakırcalı Efe Dans Tiyatrosu



Herkese merhaba!
Bugün bambaşka bir blog yayını ile karşınızdayım. Bloğumun esas içeriği kozmetik incelemelerim olsada,ben okuduğum kitaplara,izlediğim filmler ve temsillere,gezdiğim müze ve örenyerlerine,dekorasyon fikirlerime de yer vermek istiyorum.Bunlardan ilki İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin sahnelediği Çakırcalı Efe Dans Tiyatrosu olacak.
Geçtiğimiz sezon izleme şansı yakalayamadığımız bu temsilin bu sezon tekrar sahnelendiğini görünce sevgili eşim ile birlikte biletlerimizi alıp heyecan içerisinde tarihi beklemeye koyulduk.Fakat İzmir trafiği temsilin ilk perdesini izlememize ne yazık ki mani oldu.Ancak ikinci perdesine yetişebildik.
Şimdi temsil hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum.Yaşar Kemal'in 1972 yılında kaleme aldığı eserin müziklerini Cem İdiz hazırlamış,orkestrayı şef Ali Hoca yönetmiştir.Temsil Tarihi Elhamra Sahnesi'nde sahnelenmektedir.Konusu;

BİRİNCİ PERDE
1872 yılında Ödemiş'in, Ayasuluğ Köyü'nde dünyaya gelen Çakırcalı Mehmet Efe'nin annesi Hatice, babası ise eski zeybeklerden Çakırcalı Ahmet Efe'dir. Mehmet, henüz 11 yaşında iken babası, zaptiye çavuşu Hasan Çavuş tarafından öldürülür. Tütün kaçakçılığı yaparak yaşamını sürdüren Çakırcalı'nın bu işte en büyük yardımcısı Hacı Eşkıya olur. Bir zaman sonra Hacı Eşkıya, geçmişte kendisini terk edip başka bir gençle kaçan karısını ve aşığını Çakırcalı'ya öldürtür. Kısa bir süre sonra da, Hasan Çavuş tarafından yakalanarak hapse atılan Çakırcalı, mahkemede delil yetersizliğinden beraat eder. Çakırcalı, varlıklı kişilerden aldığı paraları yoksullara dağıtır. Köprü, çeşme gibi yararlı işler yaparak halkın gözünde yücelir. Hasan Çavuş ile Mülazım Hüsnü Efendi'yi bir pusuda öldüren Çakırcalı, halka karşı acımasızlık yapan ve yönetime çalışan birtakım Türk, Rum ve Arnavut çetelerine karşı da büyük mücadeleler verir. Çakırcalı ilk karısı Iraz, efe için çok değerlidir, ancak Iraz'ı çok sevmesine rağmen, düze indiği bir sıra, Fatma'ya aşık olmuş, fakat evlenme isteğini bir türlü Iraza söyleyememiştir. Bu durumdan haberi olan Iraz ise, kadınlık gururunu bir kenara bırakıp, efesinin şerefi için Fatma'yla evlenmesine razı olur, hatta kızını Çakırcalı'ya vermek istemeyen Fatma'nın babasını silah zoruyla bu evliliğe ikna etmiştir.


İKİNCİ PERDE
Ünü Avrupa'ya yayılan Çakırcalı hakkında gazetelerde dizi dizi yazılar çıkar. Çakırcalı Mehmet Efe ile baş edemeyen Osmanlı kendisine çok defalar af çıkartır. Ancak Mehmet efe, her seferinde dağa çıkmak zorunda kalır.. Genellikle çok az kişilik ekiplerle çatışmalara girmiş olan Çakırcalı, bir çok takipçinin peşine takılmasıyla, mücadelesini, muavin çeteler kurarak sürdürmüştür. Çetesinde yer alan bir çok kızanına her zaman sahip çıkmış olan Çakırcalı, jandarmalar tarafından yakalanmış olan Kara Ali ve çetesini, yaralı olarak yattığı bir zamanda, kendisine haberi verilmediği için asılmaktan kurtaramamış, bu nedenle kendini ve haber vermeyen kızanlarını, bu konuda hiç affetmemiştir. Değer yargıları, savaş taktikleri ve bir çok insanı özelliğiyle, diğer efelerden ayrı tutulan Çakırcalı Efe, 1912 yılında, Nazilli yakınlarındaki Karıncalı Dağ mevkisinde yönetim güçlerince girdiği bir çatışma sonucu, kafası ve elleri kesilmiş, göğsünün derisi yüzülmüş bir halde bulunur. Bu durumun, öldükten sonra tanınmamak için, Efe'nin kendi istediği doğrultusunda, kızanları tarafından gerçekleştirildiği söylenir.. Çakırcalı Mehmet Efe'nin ölümü, halk arasında büyük üzüntü yaratmış ve Çakırcalı'ya ağıtlar yakılmıştır. Ödemişli olan Çakırcalı Mehmed Efe, bugün İzmir´in kavakları olarak bildiğimiz, aslı Ödemişin Kavakları olan türkünün de ilham kaynağı olmuştur.


Temsil, Çakırcalı'yı öldüren müfrezenin kumandanı Rüştü Kobaş ile yapılan bir röportajın ışığı ile ilerliyor. Çakırcalı Mehmet Efe'nin çocukluğundan ölümüne uzanan kesitlerden oluşuyor. Çakırcalı Efe rolü ile Serkan Yetkinoğlu'nun sahnede adeta parladığını söyleyebilirim..Zeybek dansının bale figürleri ile özünü kaybedebileceği önyargısı ile izlemeye başlasamda,Serkan Yetkinoğlu'nun sahne performansı bu konudaki önyargımı yıkmak için yeterli oldu.Temsilde rol alan diğer baletlerin çoğu için ne yazık ki aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Eserin sonunda Çakırcalı Mehmet Efe'nin ölümü hüzünlü biçimde sahnelenmiş. Çakırcalı'nın ölmesinden sonra sahneye ellerinde meşalelerle gelen sanatçılar, Çakırcalı için yakılan "İzmir'in Kavakları" türküsünü hep birlikte söylerken, Çakırcalı Mehmet Efe rolündeki Serkan Yetkinoğlu da sahnenin yüksek tavanına iple asılıyor. Yetkinoğlu, böylece Efe'nin ruhunun göğe yükselmesini ve bir anlamda efsaneleşerek toplumsal hafızaya kazınmasını canlandırıyor.Temsilin en etkileyici bölümü bu son sahnesiydi ve dakikalarca ayakta alkışlandı.
Umuyorum tekrar sahnelenir ve biz ilk perdesini bu kez izleyebiliriz:)
Temsili izleyen var ise sizin yorumlarınızı da görmek beni mutlu edecektir.
Sevgilerimle...
Elçin AKKAŞ